bu sabah Cahit Sıtkı okurken ağladım anne
oysa daha otuzbeş değilim
yaşamla ettiğim danstan yoruldum anne
sanki un kurabiyesiyle mutlu olan çocuk ben değilim

21 Ekim 2013 Pazartesi

KARMAŞIK MI SANA BU ŞİİR?


sana şiirler yazmaya ara veremediğim yıllar boyunca
kalmalar, gitmeler, yerli yersiz kararlardan soğuk derlemeler
süzülüp, serilip, yayılıp durdu dizlerime boylu boyunca
geçer diye bekledikçe sinsice şiddetlenen bir ağrı gibi
derin bir uykuya dalmadıkça başını ezemediğim tutku
ve nefesime ettiğin türlü eziyet ne anlamsa huyunca
küçük kıyamete döndürdü hayatı; bir yere çöktü oturdu...

sana şiirler yazmaktan vazgeçmiş olacağım ah o meçhul gün
geçsin diye uyudukça bastıran ağrıya döndüğünde özlem
nefesim, yepyeni bir eziyete yerlere kadar eğilerek
günden atma, geceden bozma çıkış-girişte selam verdiğinde
iç kafiyeleri kefenleyip sırtına bir güzel çıkın yapmış
-şuursuz değil artık- yarı ölü, yarı diri dikildiğinde
kendini boğdurmanın mideden ruha yayılan tiksintisiyle
kendi kendini boğmanın içdenizime verdiği nedametle
amma ki başka dilde karşılığı olmayan safkan bir sözcüğün
buruk mağrurluğu ile senin canından can buluyor olacak!

8 Ocak 2013 Salı

DUVAR USTASI



ruhlar arastada süslenedurdu
duvarlarıma ilk darbeyi indirdikten sonra elin
“koy taşı taş üstüne mimarbaşı
al başım omzun üstüne” dedim
duvarların gözünün içinden 
anılar fışkırdı
kimi kahkahayla 
kimi bağıra bağıra
anılar... birer duraktılar
taşıyıcı azalar
ağır, hafif her yükü
birer birer bıraktılar
bir insan doğdu
ilk işi toprak gibi durmak oldu

sen, duvar ustası
rahat durmazsın
yıkım biter, yapım
yapım biter, yıkım
koymadın taş üstüne taş
senin omuz üstüne benim baş
mevsim normalleri üstünde
mevsim normalleri altında
yeniden yapılanmış anıların
altını üstüne getirdin
meziyet mi ola
merhametle işlenesi aşkı
ibretle izlenesi vaziyete sokma
ki  namın salındı parklara, nehir boylarına

geri dursun da
velev ki bir gün el olsan
bu aşkı
dikenli telden ibrişim çeker gibi
kanlı kanlı
lime lime
sökmek bünyeden
hallice olur
ruhu ayırmaktan tenden
istersen koyma eşkıyabaşı
taş taş üstüne
ama yakışmaz hiçbir baş
bir omuz üstüne böylesine

bu aşk, yalnızlık provası olsa
ayrılık, ölüm provası olur
sen, duvar ustası
ördüğün duvarların ardından bakma
sözler verip tutmamayı kes
diyemezsin
ne olacaksa olsun
incelecekse incelsin
dileyemezsin
inceldiği yerden kopsun
çok kan döküldü
bu harbe bir ateşkes
alıp başını gideceğine
al başımı, koyma nefes

bak duvar ustası
toprak kol açar, aşık avuç açar
aşk sel batak oldu mu
kim olacak deli kaçar
aşkın tersine
toprağın kokusu ıslakken
tadı kuruyken iyidir
su, toprağın yüzünde
aşk, adamın ciğerinde delik açar
istersen koyma cellatbaşı
omuz üstüne baş
ama yaslanmaz böyle bir aşkla
her omuz üstüne her baş