bu sabah Cahit Sıtkı okurken ağladım anne
oysa daha otuzbeş değilim
yaşamla ettiğim danstan yoruldum anne
sanki un kurabiyesiyle mutlu olan çocuk ben değilim

19 Kasım 2012 Pazartesi

ATEŞSIRA YÜRÜMEKk



peşinsıra, aşksıra, ateşsıra yürümek
her ayak değişmede
mekân değişme hissi:
bir ayakta doğmak
balkona denk gelen sokak lambası,
bir ayakta ölmek
gözlerin ebediyen saatle buluşması gibi...

loş ışıkta inatla ileri bakan
ilk zaman dilimciklerini
patika bilmiş ilerliyorduk
söz henüz yoktu
hele ki ayağa düşmemişti
çat kapı açıldı sükûnetin
beden dilin dedi ki:
“ben yorulmam
sen yorulur musun?
ben korkmam
sen korkar mısın?”

peşin peşin ateş yutarak yürümek
her beşerin harcı değilse de
aşk ve sirk
hangi nüansla ayrılabilirdi?
art arda inançla kibritler çakan
ürkek, cesur cüceleri
yâren etmiş gidiyorduk
beden dilim dedi ki:
“deniz tutmaz beni, dert yıkmaz”
söz henüz yoktu
dilimizi eşkıyalar basmamış idi

zaman hiç gelmedi, hep geçti
geçip giderken berimizden
el etti, göz etti, yoz yoz laflar etti
her sahnenin makarası boşaldı, gitti
gülerim düştüğümüz hâle
güler misin?
hiç sevmemiş, hiç sevişmemiş gibi...

sözsüz saatlerden
binlerce saat sonrası şimdi
şiir dilimle soruyorum sana
beden dilinin eri misin?
ben korkmadım
sen korktun mu?
ben yorulmadım
sen yoruldun mu?
ateşsıra yürümeyi öğrendim
bildin mi?
her ayak değişmede
mekân değişme hissi...