bu sabah Cahit Sıtkı okurken ağladım anne
oysa daha otuzbeş değilim
yaşamla ettiğim danstan yoruldum anne
sanki un kurabiyesiyle mutlu olan çocuk ben değilim

1 Aralık 2010 Çarşamba

SENİ ESKİ DOSTUM GÜVENLE TANIŞTIRAYIM


Sevim’e...

Güven iyi çocuktur
bu yaz otuzunu dolduracak
bakma yaşına, adının ihtişamına
hayatta hep kaybeden, algılama güçlüğü de çeken, saf bir çocuktur
kırık dökük ne varsa genelde onun suçudur

ama onun sayesinde
yangında ilk kurtarılacaklar arasında olduğumu biliyorum
senin iç tüzüğünde

ne dengem ne ayarım kalmışken
gelip küçük dünyamı
sağdan soldan
arşın arşın genişlettiğini
ilk ne zaman hissettiğini
bilmek isterdim bir de

ayrıca eski pazartesilerde
tanımadığım
ama
çok iyi bildiğim senliğini yaşamayı
ne kadar sevdiğimi
ne kadar bildiğini gösterseydin
- ne bileyim belki bir sayı doğrusu üzerinde -

film dublajlarındaki, 'dilimi biliyor musun?' sorusunu sorsam
cevap alabileceğim
nesli tükenmiş varlık!
biliyorum, benim kompleks yapılı cümlelerimi
kimin tercüme edebileceğini
ve retorik sorularıma
kimin cevap vermeden sabredebileceğini
‘susacaksan, kırmızı gözlü beyaz tavşanımdan ne farkın var lan’ demeden
kimi, ben edip yakası açılmadık her şeyi
ellibiri tamamlamasa dahi açabileceğimi

ilk günden
ve daha öncesinden
-hatta hislerime baksan ezelden- beri
pastel boyalarla boyuyoruz ya birbirimizi
biliyoruz ki pek pastel renklerle değil artık
daha iyi bildiğimiz bir şey var ki
pek çok platformda
hele ki
alınacak kararlarda, duyulacak heyecanlarda
ikimiz de sevmeyiz pastel renkleri

ne denge kalmıştı ne ayar
sen gelip küçücük dünyamı
sağdan soldan
arşın arşın genişletene kadar
bir gün beste, bir gün güfte parkında zırt pırt karşılaşınca
buluşmalara başladık bir gün hüzün, bir gün hınzırlık bankında
çamaşır suyu kadar hijyen diyaloglaştırdık her konuyu
ve mikroskop camı kadar ayrıntıcı ele alıp
saatlerce kurtardık dünyayı
sonra amaaan deyip İstanbul semalarına saldık
ayrıntılara boğduğumuz diyaloglarda
az kalsın kahkahadan boğulacaktık

kocaman gözlerinin içinden
kocamaan yüreğini açarken usul usul
üçüncü tekil şahıs olmaktan çıktın
peşpeşe takılıp yollarda uygun zamirler ararken
ben selektör yaptım
sen korna çaldın
kahveler yudumlanırken
okunan mısraları
yapılan mizahları
-nerden buldum bilmem-
misinalara dizip gerdanlıklar yaptım
artık dertlerle değil
senin yunus varlığınla gerdan kırmaya başladım
boynumda dizi dizi gerdanlığım

her sözün reçeteydi bana
ve okumak için ihtiyacım yoktu
hiçbir eczacıya
sana aşkı, derdi, mutluluğu, hüznü anlatırken
sen kâh primitif kâh post-modernist
kâh romantik kâh realist açılarını
çok amaçlı defterime çizerken
fotoğraf makinesi kadar yorumsuz dil bilginle
betimlerken her olguyu ve görüngüyü bana
göz açıp kapayıncaya kadar
senin kentinde
kendi özerk labirentimi inşa ettim
ve göz açıp kapayıncaya kadar
bir gökdelen oldu senden öğrendiklerim

işte böyle peş peşe takılıp
yollarda zamirler ararken uygun
sen korna çaldın
ben selektör yaptım
üçüncü tekil şahıs olmaktan çıktın
birinci çoğul şahıs olarak
pek çok cümlenin başındaki yerini aldın
ben özerkliğimin, özelliğimin heyecanıyla
bir elimi cebimden çıkarıp
çok amaçlı defterimde sonsuzlaştırırken
gördüğüm en sade ama en şatafatlı kimliği
senin işin daha zor idi
çünkü çoook bilinmeyenli bir denklemdir
insanı neyin şair ettiği

bir gün
gözlerini kısıp ışıkları süzen
her yüzeydeki dörtgenleri ölçen
gece şiirleri seanslarında
fiziksel illüzyonlar resmi geçidinin ardından
mikroplarla, böceklerle, kapıdaki ellerle el sıkışan
bir manyakla doldurduğun ajandanın sahifelerini karıştıracaksın
hatırla ki bir tek arkadaşlarımı kıskandım bizzat
acılı yakınlarıma
çarşaf çarşaf müsveddelerde hüzne endeksli şiirlerim olduğunu hatırlat
öğrencilerine
içinde dört döndüğüm bir kafes olmuş ideallerimi kavrat
ve yavruma
şairlerin toplumdaki yerini anlat
arkadaşlara
Fransızcadan gelen sözcükler esprisini patlat
ya da anlat
o kadar çok karalamayı çöpe atıp
o kadar çok eski kalemi açtık
o kadar çok kâğıt, kalemtıraş, pastel boya kullandık ki
desenlerken birbirimizi ve gezegeni
bir kırtasiyeci ahbap edinmemiz gerekti
sanal Zeki Abi veya sahici Süleyman Abi
kimse gülmeyecektir
çünkü dilimi biliyor musun sorusunu cevaplayabileceklerin nesli tükenecektir

şimdi hüzne çark etmeden şiirimden in aşağı!

tüm bunları niye yazdım?
seni eski dostum güvenle tanıştırdım...