bu sabah Cahit Sıtkı okurken ağladım anne
oysa daha otuzbeş değilim
yaşamla ettiğim danstan yoruldum anne
sanki un kurabiyesiyle mutlu olan çocuk ben değilim

20 Mayıs 2011 Cuma

ŞENLİĞİ BİR DERSEN


yanmak, yaşamak kadar çetin midir
haykırmak, susmak kadar tekin midir
aklım, kalbimin kara sularına girdi
demir atamadı...
acz içinde!
olmazlar, olsunların kalelerini fethetti
bayrak dikemedi...
acz içinde!
günler uzuyor birer ikişer dakika
güneş ısıtıyor bir iki derece fazla
üstüme ışık düşmüyor
gün, güneş bile ben konusunda acz içinde!

bu kök saldığın toprakta
varlığın bir sunaksa
–alemlerin sunamadığı–
yerinde olsam dürtülerimi ezmem
hangi şartlar altında
vazgeçmek olabilir ki elzem!
uzun bir hikâye yazarken meşk içinde
apak deftere şirazesi bozuk kelam düşeceksen
aç bakalım, ne var göğsünün içinde!

kaçmak, kalmak kadar tekin midir
canını seven kaçsın diyen tıynetsizdir
sus ettim isyan akmıyor ağzımdan
güzelim bahar günlerini
meyhanelerde etsen de ziyan...

çiçekler taç yapraklarından ikiye ayrıldı
çatallandı düzen
yarışır, rakibi yılan dili
tabiatın sağ olsun
bu ilk değil ki!
meleklerin kanatları yarıldı
cehennem çukuru
her yan yöre, yaraşır
vicdanın sağ olsun!
aşk olsun, ayrılık olsun
ayrıklar ve yarıklardan ibaret değil mi ki...

kalmak, kaçmak kadar çetin midir
kırıntı bekleyen karıncanın cürmü neyse
hilafsız benimkiyle birdir
‘umut canına kıydı, başım sağ olsun’
demeden gelsen...
yaralar onmaz mı
bıçağı bilesen, kabukları kertsen
ağustos akşamı aşkına
göl sabahı aşkına
gözyaşları aşkına
Allah aşkına!
şenliği bir dersen...